Sıvılar iç Organlarımızı Koruyor

Sıvılar iç Organlarımızı Koruyor

Sıvılar iç Organlarımızı Koruyor
Sıvılar iç Organlarımızı Koruyor
Sıvılar iç Organlarımızı Koruyor

Sürtünme kuvvetlerini azaltmak, kaldırma kuvveti oluşturmak, darbelerin etkisini azaltmak, net bir görüş ve denge sağlamak…

Burada sayılan özellikler teknik aletlere değil, bedenimize aittir ve dünyanın en kompleks makinesi olan vücudumuzdaki sıvıların görevlerinden sadece birkaçıdır…

Bu sıvılar nelerdir? Vücudumuzun nerelerinde görev yaparlar? Onların olması yaşamımızı nasıl etkiler? Bu gibi sorulara yanıt ararken unutmamamız gereken en önemli konu, tüm kainatın olduğu gibi, vücudumuzdaki bu sıvıların da, Yüce Rabbimiz’in ilhamı ile hareket ettikleri ve her an O’nun kontrolünde olduklarıdır.

İç organlarımız vücudumuzun günlük hareketlerine de paralel olarak sürekli salınım halindedir. Bu salınma sonucunda organlar arasında meydana gelen sürtünme, iç organları tehdit eden önemli bir unsurdur. Bu koşullarda birbirine sürekli olarak sürten organlarımızda zedelenmeler, hatta vücuda zarar verecek ölümcül yaralar oluşması beklenir. Ancak, herşeyi eksiksiz yaratan Yüce Rabbimiz, iç organlarımızı, korunacakları kaygan barınaklar içinde yaratmıştır. Bu kayganlığı sağlayan ise hayat kurtaran sıvılardır. Yüce Rabbimiz Kuran’da herşeyi eksiksiz olarak yarattığını şöyle haber verir:

“O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.”(Mülk Suresi, 3-4)

İşte hayatımızı kurtaran bu sıvıların birkaçı…

Akciğer Akciğeri çevreleyen iki zar bulunmaktadır. Bu iki zar arasındaki sıvıya pleura sıvısı adı verilir. 5-15 ml.’lik hacme sahip olan bu sıvı, nefes alıp verirken sürtünmeyi azaltır.

Karın Bölgesi İç organlarda bulunan başka bir sıvı ise karın zarları arasında bulunan periton sıvısıdır. Bu sıvı da kalp ve akciğer sıvıları gibi kaygan bir sıvıdır. 2 m2’lik alana sahip olan periton zarlarında bulunan bu sıvının hacmi 100 cm3’ten azdır. Karın zarının sıvıları emme özelliğinden dolayı burada bulunan sıvının 100 cm3’ten fazlası emilir, böylece karın bölgesindeki iç organlar sürekli nemli tutulur.

Kalp Önemli bir işleve sahip olan kalp zarları arasında ise perikard sıvısı adı verilen bir sıvı bulunur. Yetişkinlerde bu sıvının miktarı 50 ml civarındadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur; kalp zarlarının alanı, akciğer zarları alanından küçük olmasına rağmen bulundurduğu sıvı miktarı 3 kat daha fazladır. Bunun sebebi, kalbin, akciğerden 5 kat daha fazla çalışmasıdır. Kalp atım sayısı dakikada 72 olan bir insanda solunum dakikada ortalama 13-14 kez gerçekleşir. Burada bolca bulunan sıvı, kalbin kasılma sırasındaki kayganlığı artırır ve kalbin yoğun hareketinden doğabilecek sürtünmeyi önler. Eğer bu sıvı olmasaydı, kalp kaslarına etki eden sürtünme kuvvetinden dolayı kas dokusunda hipertrofi adı verilen rahatsızlık gerçekleşecek ve kalp, işlevini yerine getiremeyerek duracaktı.

Beyin Hayat kurtaran sıvılardan bir diğeri de beyinde yer alır. Bu sıvı, ortalama 1400 g ağırlığındaki beyin ile kafatasının arasında yer almaktadır. Beynin üzerinde kafatası kemiğini içeriden, beyni ise dışarıdan sararak koruyan 3 zar bulunur. Bunlardan dıştaki iki zar arasında, 145-150 ml kadar beyin omurilik sıvısı vardır. Çok ilginçtir ki, beyin kafatasından dışarıya çıkarılıp tartıldığı zaman 1400 g gelirken, bu sıvı içerisinde iken kaldırma kuvvetinden dolayı 50 g gelmektedir. Bazı rahatsızlıklarda, örneğin, bu sıvının azaldığı durumlarda, beynin kafatasına yaptığı baskı sonucunda şiddetli baş ağrıları meydana gelmektedir. Aynı zamanda bu sıvı başa herhangi bir darbe geldiğinde, darbeye karşı azaltıcı etki yaparak hayat kurtarmaya vesile olmaktadır.

Şüphesiz her insan, vücudu içindeki sistemlerde var olan düzeni fark ettiğinde; Yüce Allah’ın kusursuz yaratışının mükemmelliğini bir defa daha görmüş olur. Bu gerçeği Rabbimiz Kuran’da şöyle bildirmiştir:

“Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.” (Enam Suresi, 102)

Duyu Organlarını Saran Sıvılar

İç organlarımızda olduğu gibi duyu organlarımızda da hayati öneme sahip olan bu tür sıvılardan bulunur. Yüce Rabbimiz bir Kuran ayetinde kusursuz biçimde yarattığı bu duyu organlarına şöyle dikkat çeker:

“Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.” (İnsan Suresi, 2)

Göz Boşluğu İris ve mercek olarak iki bölüme ayrılmış olan göz küresi boşluğunun her bir bölümünde farklı yapıda sıvılar yer alır. Önde bulunan sıvı kamera sıvısı adını alırken, arkadaki ise göz küresi sıvısı olarak bilinir. Göz küresi hacminin 2/3’ünü kaplayan göz küresi sıvısının görevi gözü dolgun tutmaktır. Yaklaşık 24 ml olan bu sıvı, pelte kıvamında berrak bir sıvıdır. Eğer bu sıvı, eklemleri kayganlaştırarak hareket etmemize olanak tanıyan eklem sıvıları gibi sarı renkli olsaydı, etrafımızı adeta sarıya boyanmış gibi görecektik. Bu nedenle bu sıvının saydam olması, Yüce Rabbimiz’in yaratışındaki benzersiz örneklerden bir tanesidir.

Göz küresi sıvısı gibi, kamera sıvısı da 0,125 ml. hacminde renksiz berrak bir sıvıdır. Bu sıvı göz içinde ileri geri sürekli dolaşır. Görmeyi kolaylaştıran bu sıvı, iris denilen ve göze rengini veren tabaka içerisindeki bezlerde üretilir. Bu sıvının da diğer sıvılar gibi, çok hayati bir görevi vardır; gözdeki merceğin ön ve arka bölümünde yer almasıyla kırılmayı dörtte bir oranında azaltarak görüntünün normal boyutlarda algılanabilmesini sağlar. Bu sıvı olmasaydı, ya cisimleri normal boyutundan çok daha büyük görecek ya da yazıları dahi okumakta güçlük çekecek kadar gerçek dışı bir derinlik hissine sahip olacaktık.

Kulak Birçoğumuzun bildiği gibi; kulak işitmenin yanı sıra bir denge organıdır. İç kulağın görev aldığı dengenin sağlanmasında, vücudun ve başın konumunun belirlenmesi oldukça büyük önem taşır. Vestibüler sıvı olarak adlandırılan kulak dolambaç sıvısı; kıvamı koyu, yapışkan, bu nedenle akışı yavaş olan bir sıvıdır. Konuma göre dengeyi sağlama görevini, kas, sinir, beyincik ve beyin gibi organlarla koordineli olarak sağlar. Sıvının yapışkanlığının yüksek olması, otururken veya ayakta iken konumumuz değişince meydana gelecek akışın yavaş olması içindir. Eğer bu, yapışkanlığı düşük bir sıvı olsaydı en ufak bir hareketimizde bile sinirlerimiz uyarılacak ve baş dönmesi yaşayacaktık.

İnsan Vücudu Eksiksiz Donatılmış Yaşayan Bir Makinedir

Her insan kendi vücudu ve yaratılışı hakkında detaylı bilgi edinerek Allah’ın üstün sanatını ve ilmini daha derin kavrayabilir. Rabbimiz insanı tek bir hücreden çoğaltıp farklılaştırarak kemikleri, kasları, organları, gözleri, el ve ayakları, bunlardaki kompleks sistemleri yaratır. Daha sonra anne karnından ayrılan bebeğin görmesini, konuşmasını, yürümesini, gülmesini, ağlamasını ve çeşitli duygulara sahip olmasını ilham eder.

Günümüzdeki araştırma teknikleri sayesinde insan vücudunun sahip olduğu bu donanım ve organizasyon çok daha detaylı bir biçimde incelenmektedir. Yapılan incelemeler ve yeni bulgular vücudumuzun işleyişinin mucizevi özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. İşte tüm kusursuz donanımlar gibi, hayatımızı kurtaran sıvılar da Yüce Allah’ın yaratma sanatındaki detayların ve üstün aklının bir sonucudur. Varlığındaki bu yaratılış mucizeleri hakkında detaylı bilgi sahibi olan ve düşünen, vicdanlı her insan Yüce Allah’ın bu açık delilleri karşısında kesin bir bilgiyle iman eder, O’nun üstün sıfatlarını tanır ve Allah’a daha çok yakınlaşır. Müminlerin yaratılış delilleri karşısında ettikleri dua, Kuran’da şöyle haber verilmiştir:

“… Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru” (Al-i İmran Suresi, 191)

Vucudumuzdaki Basınç Dengesi

Vücudumuzda iki önemli ve büyük boşluk, göğüs kafesi boşluğu ve karın boşluğudur. Bunlar birbirinden diyafram zarı ile ayrılmıştır. Göğüs kafesi boşluğumuzdaki basınç dışımızdaki atmosfer basıncından daha azdır ve negatif değere sahiptir. (-2mmHg). Bu negatif basınç sayesinde ciğerlerimize hava dolması kolaylaşmaktadır. Karın boşluğunda ise atmosfer basıncından daha büyük değerde pozitif bir basınç vardır. İç organlarımız karın boşluğunda oldukça zayıf bağlarla tutturulmuştur. Karın boşluğundaki basıncın dış basınçtan büyük ve pozitif değerde olması organları destekleyen çok önemli bir detaydır. Pozitif basınç karın kaslarının kasılmasını sağlayarak organların sarkmasını engeller. Aralarında incecik bir zarla ayrılan bu iki boşluğun farklı ve tam olması gereken oranda basınç değerlerine sahip olması Yüce Allah’ın üstün bir ilimle yarattığı, yaratılış delillerinden bir tanesidir.