Yara Tedavi Ederken Okunacak Dua

Yara Tedavi Ederken Okunacak Dua

Yara Tedavi Ederken Okunacak DuaYara Tedavi Ederken Okunacak Dua

Peygamberimiz bir yara, bere görünce, önce onun maddî tedavisini araştırır, ilâcını bulur, tatbik ederdi. Ancak bu maddî ilâçlamayı hiç bir zaman tedavinin tümü saymazdı. Yine de ilâçlama sırasında duâlar okur, ilâcın te’sirini halketmesini Rabbimizden niyaz ederdi.

Nitekim Âişe validemizin eli üzerinde bir sivilce çıkmıştı. Bundan rahatsızlık duyan validemiz ne yapacağını düşünürken Resûl-i Ekrem Efendimiz girdiler. Sivilceyi görünce şöyle buyurdular:

Yâ Âişe, hanut (otu) var mıdır,

Vardır, yâ Resûlâllah!

Öyle ise getir bakayım.

Validemiz, istediğini getirip Efendimize verdi. Otun bir parçasını sivilcenin üzerine koyan Efendimiz, yaranın ilâçlanmasını maddî şekilde yaparken de:

Allahümme musağğıral-kebîr. Ve mükebbires-sağîr. Sağğir mâ bî, duâsını oku yâ Âişe, buyurdu.

Âişe validemiz de Cenâb-ı Hakka şöyle yalvardı:

Ey küçüğü büyüten, büyüğü de küçülten Allahım! Bendeki bu rahatsızlığı da küçült, yok et! Böylece yara hem ilâçlanıyor, hem de duâ ile ilticada bulunuluyordu.

Anlaşılan odur ki, vücudumuzun herhangi bir yerinde bir çıban, sivilce, yara, bere meydana gelse yapılacak ilk iş, hemen maddî tedbirini almak, ilâcını bulup, merhemini sürmektir. Ancak, şifayı yine de Allahdan bekleyip, bu sırada bildiğimiz duâları okumayı da ihmal etmemek gerek. Zira, ilâcın şifasını halkeden Rabbimiz, dilerse tesirsiz de kılar, dilerse tesirini kat kat yükselterek bir anda derdimizden kurtarır, halâs eyler. Maddî tedbirle birlikte mânevî tedbiri ihmal etmeyen kimse, fiilî duâya kavlî duâyı da ekleyerek sebeblere tam teşebbüs etmiş demektir.

Nitekim devesini uyuz kaplamış olan bir kadıncağız yaptığı duânın tesirli olmadığını ifâde edince Efendimizin ikâzı şöyle olmuştur:

Duâna katran kat! Yâni deveni katranla yağlayarak duâ et.